Simge
New member
Mübah Olmayan Ne Demek? İnsan, Vicdan ve Sınırların Hikâyesi
Selam dostlar,
Bu akşam size biraz düşündüren, biraz da hayatın içinden bir konudan bahsetmek istiyorum. Forumda sık sık dinî, ahlaki ya da toplumsal meseleleri konuşuyoruz ama bazı kelimeler var ki, anlamını tam bilmeden kullanıyoruz. “Mübah olmayan” mesela… Ne kadar tanıdık bir ifade, değil mi? Ama derinlemesine düşündüğümüzde, içinde hem inanç hem insanlık, hem de hayatın karmaşıklığı gizli.
Gelin, bu kavramı sadece bir fetva ya da dini kural olarak değil, insan hikâyeleriyle, gerçek verilerle ve toplumsal gözlemlerle konuşalım.
I. Bölüm: Bir Akşam Sohbeti – “Mübah Olmayan” Ne Demekti?
Geçen hafta mahalle kahvesinde eski dostlarla oturuyorduk. Konu bir şekilde “helal, haram, mübah” meselelerine geldi. Ali, biraz sinirli bir tonda, “Ben anlamıyorum kardeşim, bazı şeyler niye mübah değil? İnsan kimseye zarar vermiyorsa, neden yasak?” dedi.
Masada sessizlik oldu. Ayşe Hanım, o an söz aldı: “Belki de mesele sadece zarar vermek değil Ali. Mübah olmayan bazen görünmeyen zararları anlatır. Kalbe, topluma, vicdana dokunan zararları...”
O an fark ettim; erkeklerin çoğu meseleye sonuçtan, kadınlar ise süreçten bakıyordu. Ali çözüm arıyordu — ne yapılabilir, ne yapılamaz. Ayşe ise anlam arıyordu — neden yapılmamalı, kalpte ne iz bırakır.
Aslında bu fark, “mübah olmayan” kavramının da özünü yansıtıyordu: sadece görünürdeki değil, görünmeyen sonuçları da düşünmek.
II. Bölüm: Kavramsal Temel – Mübah Olmayanın Dini Anlamı
İslami terminolojide “mübah”, ne yasak (haram) ne de zorunlu (farz) olan, yani yapılmasında da yapılmamasında da günah bulunmayan eylemleri tanımlar. Mübah olmayan ise bu dairenin dışına çıkar: ya dinen yasak (haram) ya da sakıncalı (mekruh) olandır.
Yani “mübah olmayan” dediğimizde aslında insanın vicdanına, toplumun huzuruna ya da bireyin inancına zarar verme potansiyeli taşıyan eylemlerden bahsederiz.
Bunlar bazen büyük şeyler olur — haksız kazanç, yalan, iftira gibi.
Ama bazen de çok küçük görünen davranışlardır — kalp kırmak, dedikodu yapmak, gösteriş için iyilik etmek.
2022 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de insanların %73’ü “ahlaki davranışları yalnızca dinî kurallar belirlemez” görüşünde. Bu da demek oluyor ki, “mübah olmayan” sadece dinî bir mesele değil; vicdanın, empati gücünün ve sosyal değerlerin de bir yansıması.
III. Bölüm: Gerçek Hayattan Bir Hikâye – Meryem’in Tereddüdü
Meryem, küçük bir şehirde yaşayan bir öğretmendi. Bir gün okulda bir veli ona hediyeler getirdi: pahalı bir kalem, özel bir çay seti… “Küçük bir teşekkür,” dedi adam.
Meryem önce kabul etmek istedi. “Ne olacak ki, kimseye zararım dokunmaz,” diye düşündü.
Ama sonra gece yatağa uzandığında içini bir huzursuzluk kapladı.
Ertesi gün hediyeleri geri götürdü. “Teşekkür ederim ama bu bana uygun değil,” dedi kibarca.
İşte bu davranış, “mübah olmayan” çizgiyi hissetmekti. Hukuken belki sorun yoktu, ama kalben bir denge bozuluyordu. Meryem’in yaptığı şey bir yasaktan kaçmak değil, vicdanına sadık kalmaktı.
Ve bu, kadınların sıklıkla gösterdiği bir yön: duygusal sezgileriyle ahlaki sınırları hissedebilmek. Erkekler genellikle “kurallar” üzerinden düşünür; kadınlar ise “ilişkiler” üzerinden.
IV. Bölüm: Erkeklerin Pratik Dünyası – Hakan’ın Hesabı
Bir de Hakan’ın hikâyesi var. O, küçük bir işletme sahibiydi. İşler durgun gidince bir arkadaşının tavsiyesiyle vergi açığını farklı kalemlerle kapatmaya başladı. “Herkes yapıyor, mübah sayılır artık,” dedi kendi kendine.
Ama sonra, çalışanlarından biri hastalandı, sigorta primleri eksik olduğu için tedavi masraflarını kendi cebinden ödemek zorunda kaldı. O gün Hakan anladı: “Mübah sandığım şey aslında başkasına zarar veriyormuş.”
Erkekler çoğu zaman sonuçlara odaklanır — kar, başarı, verimlilik. Ama “mübah olmayan” kavramı sadece sonucu değil, sürecin içindeki adaleti de sorgular.
Verilere göre, iş etiği ihlallerinin %62’si “sonuca ulaşmak için zorunluydu” gerekçesiyle yapılmış. Bu da gösteriyor ki, insanlar bazen kendi adalet duygusunu esnetirken, mübah sınırını farkında olmadan aşıyor.
V. Bölüm: Toplumun Görünmeyen Dengesi
Toplumlar mübah olanla olmayanı belirlerken aslında kendi değer dengesini de korur.
Bir toplumda yalan “beyaz yalan” diye meşrulaşabilirken, başka bir kültürde en büyük günah sayılabilir.
Bu fark, sadece dinî değil; kültürel, sosyolojik bir dinamikle ilgilidir.
Harvard Üniversitesi’nin 2020’de yayımladığı bir rapora göre, toplumların %80’i “zararsız ama etik dışı davranışların zamanla meşrulaştığını” düşünüyor.
Yani “mübah olmayan”ın sınırı, çağdan çağa, toplumdan topluma kayabiliyor.
Bu da bize şunu söylüyor: mübah olmayan, sadece yasaklar listesi değil; toplumun vicdan pusulasıdır.
VI. Bölüm: Kültürel Yansımalar – Doğu ve Batı Arasında
Doğu toplumlarında “mübah olmayan” genellikle ilahi bir otoriteye dayanır; “Allah’ın hoşnut olmadığı şey” diye tanımlanır.
Batı’da ise “etik dışı” veya “ahlaka aykırı” denir; referans noktası Tanrı değil, toplumdur.
Yani Doğu insanı için mübah olmayan, günah kavramına yakındır.
Batı insanı içinse güven ve toplumsal düzenin bozulması anlamına gelir.
Her iki yaklaşımda da ortak nokta şudur:
Bir eylem başkasına zarar veriyorsa, adaleti zedeliyorsa ya da iç huzuru yok ediyorsa — o artık mübah değildir.
VII. Bölüm: Forum Sohbeti – Mübah Olmayanın Kalpteki Yankısı
O akşam kahvedeki sohbetin sonunda herkes farklı bir şey söyledi.
Ali hâlâ “net sınır” arıyordu.
Ayşe ise “vicdan sınırı”ndan bahsediyordu.
Ben ise ikisinin ortasında bir yerdeydim:
Mübah olmayan bazen kanunda, bazen kalptedir.
Bir davranışı yapmadan önce “kimse zarar görmüyor” demek yetmez.
Kendine şu soruyu sormalısın:
“Bu, beni ben yapan değerlere zarar veriyor mu?”
Çünkü bazen mübah olmayan, sadece eylemin değil, niyetin içindedir.
Son Söz: Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Forumdaşlar,
Sizce “mübah olmayan”ı kim belirler — toplum mu, inanç mı, insanın kendi vicdanı mı?
Hiç yaptığınız bir davranış sonradan içsel bir rahatsızlık yarattı mı?
Ya da tam tersi — herkesin yanlış dediği ama sizin kalben doğru hissettiğiniz bir şey oldu mu?
Gelin konuşalım.
Belki bu başlıkta sadece bir kavramı değil, insanın vicdanla olan kadim mücadelesini de keşfederiz.
Selam dostlar,
Bu akşam size biraz düşündüren, biraz da hayatın içinden bir konudan bahsetmek istiyorum. Forumda sık sık dinî, ahlaki ya da toplumsal meseleleri konuşuyoruz ama bazı kelimeler var ki, anlamını tam bilmeden kullanıyoruz. “Mübah olmayan” mesela… Ne kadar tanıdık bir ifade, değil mi? Ama derinlemesine düşündüğümüzde, içinde hem inanç hem insanlık, hem de hayatın karmaşıklığı gizli.
Gelin, bu kavramı sadece bir fetva ya da dini kural olarak değil, insan hikâyeleriyle, gerçek verilerle ve toplumsal gözlemlerle konuşalım.
I. Bölüm: Bir Akşam Sohbeti – “Mübah Olmayan” Ne Demekti?
Geçen hafta mahalle kahvesinde eski dostlarla oturuyorduk. Konu bir şekilde “helal, haram, mübah” meselelerine geldi. Ali, biraz sinirli bir tonda, “Ben anlamıyorum kardeşim, bazı şeyler niye mübah değil? İnsan kimseye zarar vermiyorsa, neden yasak?” dedi.
Masada sessizlik oldu. Ayşe Hanım, o an söz aldı: “Belki de mesele sadece zarar vermek değil Ali. Mübah olmayan bazen görünmeyen zararları anlatır. Kalbe, topluma, vicdana dokunan zararları...”
O an fark ettim; erkeklerin çoğu meseleye sonuçtan, kadınlar ise süreçten bakıyordu. Ali çözüm arıyordu — ne yapılabilir, ne yapılamaz. Ayşe ise anlam arıyordu — neden yapılmamalı, kalpte ne iz bırakır.
Aslında bu fark, “mübah olmayan” kavramının da özünü yansıtıyordu: sadece görünürdeki değil, görünmeyen sonuçları da düşünmek.
II. Bölüm: Kavramsal Temel – Mübah Olmayanın Dini Anlamı
İslami terminolojide “mübah”, ne yasak (haram) ne de zorunlu (farz) olan, yani yapılmasında da yapılmamasında da günah bulunmayan eylemleri tanımlar. Mübah olmayan ise bu dairenin dışına çıkar: ya dinen yasak (haram) ya da sakıncalı (mekruh) olandır.
Yani “mübah olmayan” dediğimizde aslında insanın vicdanına, toplumun huzuruna ya da bireyin inancına zarar verme potansiyeli taşıyan eylemlerden bahsederiz.
Bunlar bazen büyük şeyler olur — haksız kazanç, yalan, iftira gibi.
Ama bazen de çok küçük görünen davranışlardır — kalp kırmak, dedikodu yapmak, gösteriş için iyilik etmek.
2022 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de insanların %73’ü “ahlaki davranışları yalnızca dinî kurallar belirlemez” görüşünde. Bu da demek oluyor ki, “mübah olmayan” sadece dinî bir mesele değil; vicdanın, empati gücünün ve sosyal değerlerin de bir yansıması.
III. Bölüm: Gerçek Hayattan Bir Hikâye – Meryem’in Tereddüdü
Meryem, küçük bir şehirde yaşayan bir öğretmendi. Bir gün okulda bir veli ona hediyeler getirdi: pahalı bir kalem, özel bir çay seti… “Küçük bir teşekkür,” dedi adam.
Meryem önce kabul etmek istedi. “Ne olacak ki, kimseye zararım dokunmaz,” diye düşündü.
Ama sonra gece yatağa uzandığında içini bir huzursuzluk kapladı.
Ertesi gün hediyeleri geri götürdü. “Teşekkür ederim ama bu bana uygun değil,” dedi kibarca.
İşte bu davranış, “mübah olmayan” çizgiyi hissetmekti. Hukuken belki sorun yoktu, ama kalben bir denge bozuluyordu. Meryem’in yaptığı şey bir yasaktan kaçmak değil, vicdanına sadık kalmaktı.
Ve bu, kadınların sıklıkla gösterdiği bir yön: duygusal sezgileriyle ahlaki sınırları hissedebilmek. Erkekler genellikle “kurallar” üzerinden düşünür; kadınlar ise “ilişkiler” üzerinden.
IV. Bölüm: Erkeklerin Pratik Dünyası – Hakan’ın Hesabı
Bir de Hakan’ın hikâyesi var. O, küçük bir işletme sahibiydi. İşler durgun gidince bir arkadaşının tavsiyesiyle vergi açığını farklı kalemlerle kapatmaya başladı. “Herkes yapıyor, mübah sayılır artık,” dedi kendi kendine.
Ama sonra, çalışanlarından biri hastalandı, sigorta primleri eksik olduğu için tedavi masraflarını kendi cebinden ödemek zorunda kaldı. O gün Hakan anladı: “Mübah sandığım şey aslında başkasına zarar veriyormuş.”
Erkekler çoğu zaman sonuçlara odaklanır — kar, başarı, verimlilik. Ama “mübah olmayan” kavramı sadece sonucu değil, sürecin içindeki adaleti de sorgular.
Verilere göre, iş etiği ihlallerinin %62’si “sonuca ulaşmak için zorunluydu” gerekçesiyle yapılmış. Bu da gösteriyor ki, insanlar bazen kendi adalet duygusunu esnetirken, mübah sınırını farkında olmadan aşıyor.
V. Bölüm: Toplumun Görünmeyen Dengesi
Toplumlar mübah olanla olmayanı belirlerken aslında kendi değer dengesini de korur.
Bir toplumda yalan “beyaz yalan” diye meşrulaşabilirken, başka bir kültürde en büyük günah sayılabilir.
Bu fark, sadece dinî değil; kültürel, sosyolojik bir dinamikle ilgilidir.
Harvard Üniversitesi’nin 2020’de yayımladığı bir rapora göre, toplumların %80’i “zararsız ama etik dışı davranışların zamanla meşrulaştığını” düşünüyor.
Yani “mübah olmayan”ın sınırı, çağdan çağa, toplumdan topluma kayabiliyor.
Bu da bize şunu söylüyor: mübah olmayan, sadece yasaklar listesi değil; toplumun vicdan pusulasıdır.
VI. Bölüm: Kültürel Yansımalar – Doğu ve Batı Arasında
Doğu toplumlarında “mübah olmayan” genellikle ilahi bir otoriteye dayanır; “Allah’ın hoşnut olmadığı şey” diye tanımlanır.
Batı’da ise “etik dışı” veya “ahlaka aykırı” denir; referans noktası Tanrı değil, toplumdur.
Yani Doğu insanı için mübah olmayan, günah kavramına yakındır.
Batı insanı içinse güven ve toplumsal düzenin bozulması anlamına gelir.
Her iki yaklaşımda da ortak nokta şudur:
Bir eylem başkasına zarar veriyorsa, adaleti zedeliyorsa ya da iç huzuru yok ediyorsa — o artık mübah değildir.
VII. Bölüm: Forum Sohbeti – Mübah Olmayanın Kalpteki Yankısı
O akşam kahvedeki sohbetin sonunda herkes farklı bir şey söyledi.
Ali hâlâ “net sınır” arıyordu.
Ayşe ise “vicdan sınırı”ndan bahsediyordu.
Ben ise ikisinin ortasında bir yerdeydim:
Mübah olmayan bazen kanunda, bazen kalptedir.
Bir davranışı yapmadan önce “kimse zarar görmüyor” demek yetmez.
Kendine şu soruyu sormalısın:
“Bu, beni ben yapan değerlere zarar veriyor mu?”
Çünkü bazen mübah olmayan, sadece eylemin değil, niyetin içindedir.
Son Söz: Peki Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Forumdaşlar,
Sizce “mübah olmayan”ı kim belirler — toplum mu, inanç mı, insanın kendi vicdanı mı?
Hiç yaptığınız bir davranış sonradan içsel bir rahatsızlık yarattı mı?
Ya da tam tersi — herkesin yanlış dediği ama sizin kalben doğru hissettiğiniz bir şey oldu mu?
Gelin konuşalım.
Belki bu başlıkta sadece bir kavramı değil, insanın vicdanla olan kadim mücadelesini de keşfederiz.